Yüzün bağ dokusu ve cilt kalitesini belirleyen faktörler vardır. Bunların başında kişinin genetiği gelir. Ailesel, ırksal, antropolojik özellikleri barındıran kişinin özel genetik yapısı, yüz görselinin 30’lu – 40’lı – 50’li ve daha sonraki yaşlarda nasıl hale geleceğini belirleyen temel elementtir. Ancak kişinin bu yaş alma sürecini , yüzde oluşan yaşlanma etkisini frenleyici yahut hızlandırıcı, olumlu yahut olumsuz yönde değiştirici faktörler de vardır. Güneşe maruziyetinin derecesi, kilo alıp verme süreçleri, kişinin beslenme durumu, sigara içimi, antioksidan-antiaging cilt bakım ürünlerinin kullanımı... gibi birçok durum yüzün görsel ve yapısal yaşını belirleyen kişisel faktörlerin bazılarıdır.
Belli bir yaştan sonra, birçok insanın yüzünde, basit müdahaleler ile çözülmesi mümkün olmayan sarkmalar, derin kırışıklıklar meydana gelir. Cilt yavaş yavaş, yıllar içerisinde eski görüntüsünü kaybederek kuru ve solgun bir hale gelir. Renginde değişiklik olur. Hem yapı hem kıvam olarak eskimektedir. Çünkü mikroskobik düzeyde kollajen ve bağ dokusu yapıları sıkılığını yitirmektedir.Yüzün destek yapısını sağlayan yağ yastıkçıkları yavaş yavaş azalır, hacim kaybeder. Buna, yüzün belirli kısımlarını kemik iskelete sabitleyen asıcı bağların da gerginliğini yitirmesi de eklenince, yerçekimi etkisi ile aşağı yönde sarkmalar gösteren bir yüz görüntüsü kaçınılmazdır.
Deri elastikiyetini kaybetmiş, derin kırışıklıklar oluşmuş, girişimsel olmayan (non invazif) estetik ilşemlerden (botoks, dolgu, mezoterapi, prp, lazer, kimyasal peeling, radyofrekans vs vs vs) etkin bir sonuç alınmayacağı durumlarda, yüz germe kaçınılmaz, elzem bir prosedür olarak karşımıza çıkar. Yüz germe ameliyatında temel amaç, fonksiyonel bir zarar vermeksizin yüz görünümünü gençleştirmektir (rejuvenasyon – rejuvenation).